1 Aralık 2020 Salı

Guslün farzları Dört mezhebe göre, guslün farzları nelerdir? CEVAP Hanefî’de: 1- Ağzın içini yıkamak, 2- Burnun içini yıkamak, 3- Bedenin her yerini yıkamak. [Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki derileri ve baştaki saçları yıkamak farzdır. Gözleri ve kapalı küpe deliğini yıkamak gerekmez.] Mâlikî’de: 1- Niyet, 2- Bedenin her yerini yıkamak, 3- Delk, 4- Muvalat, 5- Saçları hilâllemek. Şâfiî’de: 1- Niyet, 2- Bedenin her yerini yıkamak. [Bazı kitaplarda, Şafii’de guslün farzı üçtür deniyor. Bedendeki necaseti temizlemeyi de ekliyorlar. Beden yıkanınca, necaset de temizlenmiş olacağı için, guslün farzına iki denmesinin mahzuru olmaz.] Hanbelî’de: Guslün farzı birdir, bu da bütün vücudu yıkamaktır. Bu, guslün rüknüdür. Yani guslün içindeki farzdır. Gusle başlarken, niyet etmek ve Besmele çekmek de farzdır. Ağzın ve burnun içi, bedenin dışı sayıldığı için, buraları da yıkamak farzdır. Bunlar da ilave edince, guslün farzı 5 oluyor: 1- Niyet etmek, 2- Besmele çekmek, 3- Bedenin her yerini yıkamak, 4- Ağzın içini yıkamak, 5- Burnun içini yıkamak

 



HER İŞİNDE TEDBİRLİ OLMALI
Dînimiz, bize çalışmayı farz kıldığı gibi tevekkülü de emretmiştir. Bunların ikisi de vazîfelerimizdendir. Çalışmayı terk edersek maîşetimiz, tevekkülü bırakırsak îmânımız sarsılır. Her şeyin Allâh’ın takdîri ile meydana geldiğine inanan bir müminin sanat veya zirâatla uğraşması, tevekküle aykırı değildir. Üzerine düşeni yapar, geri kalanı Allah’tan bekler. İşi olursa, “Rabbimizin tevfîki ve ihsânıdır” deyip şükreder. Teşebbüsü müspet netîce vermez; yaptığı olmaz, diktiği yetişmezse, “Allâh’ın takdîri böyle imiş” deyip sabreder.
Hazret-i Enes (r.a.) diyor ki: Deveye binmiş bir adam, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e geldi: “Ey Allâh’ın Resûlü, devemi bağlayıp da mı tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim?” dedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “(Devenin ayağını) bağlaman tevekküle zıt değildir. Onu bağlamanda tedbirli olmak ile beraber, Hazret-i Allâh’a itimat etmek vardır.” buyurarak ihmâle asla müsâade etmemiş, ona, tedbirini aldıktan sonra tevekkül etmesini tavsiye etmiştir.
Avf bin Mâlik’den (r.a.): Peygamber Efendimiz (s.a.v.) iki kişi arasında hüküm verdi. Kendisi aleyhine hüküm verilen şahıs dönüp gittiği sırada “Hasbiyallahü ve ni’mel vekil.” dedi. Bu sözü ile davalı olduğu kişinin kendisinden haksız bir şekilde mal aldığına işaret etmek istedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Muhakkak Hazret-i Allah aczi (işlerinde tedbirsiz olmayı ve işini noksan yapmayı) kötülemiştir. Lakin sana işlerinde tedbirli ve ihtiyatlı olmanı tavsiye ederim. İhtiyat ve tedbirine rağmen bir işin üstesinden gelemezsen o zaman Hasbiyallahü ve ni’mel vekil dersin.” buyurdular.

Hâsılı Hazret-i Allah, bir kulunun işini noksan yapmasına razı değildir. Lakin uyanık olmayı ve ihtiyatı medhetmiştir. Kişi işlerinde tedbiri elden bırakmamalı ve ondan sonra ‘Hasbiyallahü ve ni’mel vekil’ demelidir. (Mirkâtü’l-Mefâtih Şerh-u Mişkâtü’l Mesâbih)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder