Ehl-i sünnet mezhebini ve îtikâdını, ehlinden öğrenip inandıktan sonra, kötü huy ve ahlâklardan sakınacak, güzel ahlâk ile ahlâklanacak kadar ilim sâhibi olmak, erkek, kadın bütün Müslümanlara lazımdır.
Her Müslüman, çoluk çocuğuna ve eşine ilmihâlini öğretip, onları dine uymayan şeylerden korumalıdır. Emri altında bulunanlara da ilmihâllerini öğretip, onları korumalıdır. Önce Ehl-i Sünnet îtikâdını, sonra amel bilgilerini, sonra ahlâk ilmini, daha sonra da alışveriş vb. muâmelât bilgilerini öğretmelidir. Bu bilgilere “İlmihâl” denir. Bunları bilmek, herkese farz-ı ayındır.
Yeterli din tahsiline sahip olmayan kimselerin, Kur’ân-ı Kerîm meâlinden, tefsirden veya hadîs-i şerîflerden din öğrenmesi mümkün değildir. Müslümanları, İslâmiyeti öğrenmek için Kur’ân-ı Kerîm meallerine ve tefsirlerine yönlendirmek doğru değildir. İşin başı Kur’ân tercümesi edinmek, okumak değildir. Çünkü Kur’ân tefsiri bilmek, Müslümana farz-ı ayın değildir. Bu iş, âlimlerin sahasına girer.
Din âlimi olmayan Müslümana ilk önce lazım olan şey, Ehl-i Sünnet âlimlerinin yazdığı akâid, fıkıh ve ahlâk kitaplarını okuyarak ilmihâlini öğrenmektir.
İlmihâl öğrenmek her Müslümana farzdır. Meselâ, abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır, zekâtı kim verir vs. gibi.
İslâm âlimleri yıllarca çalışarak, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları hükümleri, kitaplara yazmışlardır. Bir Müslüman, hangi mezhepten ise (Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî), mezhebine âit kitapları (fıkıh kitapları veya ilmihâli) okur, dinini öğrenir. Zaten her Müslümanın, bir ilmihâl kitabı okuyarak dinine âit lüzûmlu bütün bilgileri öğrenmesi mümkündür.
İlmi ile amel eden âlimlerin meclisinde bulunmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder