2 Kasım 2020 Pazartesi

Bir gün Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yerde oturuyordu. Yanında da, Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali de vardı. Aniden ağlamaya başladı. Hazreti Ebû Bekir ağlamasının sebebini sorunca, Peygamber Efendimiz şu cevabı verdi:


-Nasıl ağlamayayım ki, ümmetimin yolu çok uzundur. Boyunlarında çok ağır günâhlar vardır. Onların günâhları yağmur ve kar tanelerinden, deniz köpüğünden ve ağaçların yapraklarından fazladır.

Hazreti Ebû Bekir;

-Ey Allahın Resûlü! Kalbini ferah tut! Onların günâhlarının yarısını alacağım! dedi.

Resûlullah efendimiz, Hazreti Ömer'e dönerek buyurdu ki:

-Peki sen ümmetimin günâhkârları hakkında ne diyorsun?

-Onların günâhlarının üçte birini yüklenirim ya Resûlallah, dedi.

Peygamberimiz bu sefer Hazreti Osman'a sordu. O da;

-Ben onların günâhlarının dörtte birini yüklenirim, dedi.

Daha sonra Hazreti Ali'ye sordu. O da dedi ki:

-Ben sırat köprüsünün kenarında duracağım. Ümmetin günâhkârlarının ateşe düşmelerini engelleyeceğim.

Bu sefer Hazreti Âişe'ye dönüp şöyle buyurdu:

-Ya Âişe! Peki sen ümmetimin günâhkârları için ne yapacaksın?

-Fâtıma'nın huzurunda bir şey, demem ya Resûlallah.

Hazreti Âişe'nin bu sözü üzerine Hazreti Fâtıma da buyurdu ki:

-Annenin huzurunda, kızın konuşması uygun olmaz.

Hazreti Âişe bu sefer dedi ki:

-Ya Fâtıma! Allaha yemin ederim ki, senden önce bu konuda bir şey söylemeyeceğim.

Bundan sonra Hazreti Fâtıma, Peygamber Efendimize dönerek dedi ki:

-Mîzan'ın kurulacağı yerde duracağım. Ümmetinin günâhları sevaplarından ağır gelirse, oğlum Hasan'ın zehirle kirlenmiş gömleğini onların sevap kefesine koyacağım. Şâyet sevap kefeleri yine de ağır gelmezse, bu sefer oğlum Hüseyin'in kanla kirlenmiş gömleğini ilave edeceğim.

Sonra Peygamber Efendimiz, hazret-i Âişe'ye dönerek buyurdu ki:

-Ey müminlerin annesi! Sen ne yapacaksın?

Hazreti Âişe bir şey söylemeyip odasına girdi. Secdeye kapanıp ağlayarak dedi ki: "Ya İlâhî! Sen, beni müminlerin annesi yaptın. Sen bilirsin ki, bir ana, çocuğunun cehenneme girmesine râzı olamaz. Bunun için onları benimle Cennete gönder! Yoksa beni de onlarla Cehenneme koy!"

O anda Cebrâil aleyhisselâm gelerek Peygamber Efendimize dedi ki:

-Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Âişe-i Sıddıka'ya de ki, O'nu, Cehenneme göndermem benim keremime yakışmaz. Çünkü O, Habîb'imin zevcesidir. Çocukları, annelerinden ayırmak da câiz değildir."

Evet, "Ümmetim, ümmetim" diye gözyaşı döken bir Peygamberin ümmeti olarak ne kadar şükretsek azdır...

Alinti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder