30 Kasım 2020 Pazartesi

ALLÂHÜ TEÂLÂ KİMDEN RÂZI Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kim Allâhü Teâlâ indindeki mertebesini bilmek isterse, Allâhü Teâlâ’nın, kendi yanındaki (kalbindeki) şan ve menzilesine baksın. Şüphesiz kul, Allâhü Teâlâ’yı kendi nefsinden hangi şan ve menzileye çıkarıyorsa, Allâhü Teâlâ da kulunu kendi indinde o mertebeye çıkarır.” Şu hâlde Allâhü Teâlâ’nın, kulun kalbindeki menzilesi, kulun; Allâhü Teâlâ’yı marifeti (onu bilmesi) ona karşı tazimi, korkusu, onun emirlerine ve yasaklarına karşı hürmet ve riâyeti, hükümlerine kalb-i selim ile ve nefs-i mutmainne üzere vâkıf olması, bedenen, rûhen ve kalben teslimiyeti, işlerindeki tedbirini murâkabe etmesi, devamlı onu zikretmesi, onun nimet ve ihsanlarının kıymetini bilip şükrünü eda etmesi, onun hakkında hüsnü zannı miktarıncadır. İnsanların bu hususlardaki dereceleri birbirinden farklıdır. Onların nasipleri, zikredilen şu şeylerden aldıkları hazları kadardır. Kimin bu şeylerden nasîbi fazla ise Allâhü Teâlâ indindeki derecesi de o kadar yüksektir. Nasîbi az olanın da derecesi düşük demektir. İbn-i Atâ’dan (rah.) şöyle naklolundu: “Eğer Allâhü Teâlâ indindeki makâmını, kadrini bilmek istersen, Allâhü Teâlâ’nın seni ne gibi işlerle meşgul ettiğine dikkat et.” Hulâsa olarak denildi ki: Eğer kul, Allâhü Teâlâ’nın takdirine râzı ise, Allâhü Teâlâ da ondan râzı demektir. Rivâyete göre Mûsâ Aleyhisselâm dedi ki: “Allâh’ım, öyle bir ameli bana işâret buyur ki, o ameli işlediğim zaman benden râzı olasın!” Allâhü Teâlâ: “Sen ona tahammül edemezsin” buyurdu. Mûsâ Aleyhisselâm, yalvararak secdeye kapandı. Allâhü Teâlâ da ona vahyederek şöyle buyurdu: “Ey Mûsâ! Benim rızam, senin, kazâma (hüküm ve takdirime) râzı olmandadır.” (Hâdimî, Berîka)

 'Fakirlere karşı kibirlenenleri kıyâmet günü karıncalar gibi (küçücük bir surette) diriltirim. Bir fakire tevâzu göstereni, dünyâda ve âhirette yükseltirim.'

ÂLİMLERE HÜRMET, FAKİRLERE ŞEFKAT
Bir hadîs-i kudsîde buyurulmuştur ki:
İnsan dünyada, gideceği bir yolu nasıl ancak rehberle bulabiliyorsa cennetin yolunu da ancak ilimle bulabilir.
Dünyada malı nasıl zorlanarak kazanıyorsanız, yine böylece ancak benim ibâdetime sabrederek cennete girebilirsiniz.
Bana nâfilelerle yaklaşın. Rızâmı; miskinleri, fakîrleri kendinizden hoşnut etmekte arayın.
Âlimlerin meclislerinde bulunarak rahmetime koşuşun. Zîrâ benim rahmetim, âlimlerden bir an ayrılmaz.”
Cenâb-ı Hak, Mûsâ Aleyhisselâm’a şöyle vahyetti:
“Ey Mûsâ! Emirlerimi dinle, muhakkak benim emirlerim haktır. Fakirlere karşı kibirlenenleri kıyâmet günü karıncalar gibi (küçücük bir surette) diriltirim. Bir fakire tevâzu göstereni, dünyâda ve âhirette yükseltirim.
Her kim bir fakirin gizli bir hâlini ifşâ ederse, ben de onun gizli yetmiş ayıbını izhâr ederim. Bir fakire ihânet ve hakâret eden muhakkak benimle harbe tutuşmuş olur. Her kim bana îman ederse dünyada ve âhirette o kulumu meleklerle musâfaha ettiririm.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder