29 Ekim 2020 Perşembe

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) iki türlü mucizesi vardır. 1- Mübarek şahsında görülen mucizeler, 2- Kâinat üzerinde gösterdiği mucizeler...

 

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) iki türlü mucizesi vardır.
1- Mübarek şahsında görülen mucizeler,
2- Kâinat üzerinde gösterdiği mucizeler...
İkinci kısma örnek olarak Ay’ı iki parçaya ayırması, parmağından çeşme gibi suların akması ve az bir yemekten çok sayıda insanı doyurması verilebilir.
Birinci kısma giren mucizelerin en parlağı ise ümmiliğidir, yani bir şey okuyup yazmamış olmasıdır. [Fahr-i Râzî, et-Tefsirü’l-Kebir, 15, 29] ..Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz hiçbir âlimden ders almamış, hiçbir kitap okumamış, hiçbir ilim meclisinden bir şey öğrenmemiş; bir kelime de olsa yazı yazmamıştır. Fakat O ümmiliğiyle beraber bütün ilimlere vakıftı, bilmediği bir şey yoktu. Ona her şeyi öğreten Âlemlerin Rabbi olan Mevlâ-yi zû’l-Celâl’di.. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) İslâm’ı tebliğ, tâlim ve telkine (anlatıp, açıklayıp öğretmeye) başladıktan sonra hiç kimse de çıkıp, “Falan meseleyi ona ben anlatmıştım, ben öğretmiştim.” dememiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “ümmî” oluşunun pek çok hikmeti vardır. Bunlardan birisi şudur: Şayet Peygamberimiz (s.a.v.) yazı yazıp okuyabilseydi, Kureyşliler, “O, bu kadar bilgiyi eski kitapları okudu da, oralardan öğrendi, Kur’an’ı da eski bilgilerine dayanarak yazdı.” diyeceklerdi. Bu hususu yukarıda meali verilen şu ayet-i celile şöyle dile getirir: “Sen Kur’an’dan önce hiçbir kitabı okur değildin, onu elinle de yazmadın. Böyle olsaydı müşrikler elbette şüphelenirdi.” [Ankebut suresi, 48] ...Fakat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) öyle bir yazı yazmıştır ki; Mevlânâ Câmî hazretlerinin dediği gibi, “Hiç yazı yazmayan o ümmi Zât, parmak kalemiyle sema sayfasında bir elif yazmış; bir kırkı, iki elli yapmış.” .Bilindiği gibi, Ay’ın dolunay şeklindeki duruşu Kur’an harflerinden “mim”in yuvarlak kısmına, ikiye ayrılınca da her parçası noktasız “nun”a benzemiştir. Ebced hesabında “mim” 40, “nun” ise 50 olarak hesap edilir. Mevlana Câmî (k.s.) enfes bir tarzda bu hakikati böylece dile getirmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder