27 Ekim 2020 Salı

MEVLİD-İ NEBİ (S.A.V) Çağdaş selefiliğin mevlid itirazlarını çürüten bir eser: Havle’l İhtifal bi Zikra’l Mevlidi’n Nebi Her sene Rebiulevvel ayının 12. günü, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in doğum günü olması münasebetiyle İslam aleminin her yerinde müslümanlar bugünü ihya ederler. Oruç tutularak, namaz kılınırak, salât u selâm getirilirek, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i öven şiirler okunara

 

MEVLİD-İ NEBİ (S.A.V)
Çağdaş selefiliğin mevlid itirazlarını çürüten bir eser: Havle’l İhtifal bi Zikra’l Mevlidi’n Nebi Her sene Rebiulevvel ayının 12. günü, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in doğum günü olması münasebetiyle İslam aleminin her yerinde müslümanlar bugünü ihya ederler. Oruç tutularak, namaz kılınırak, salât u selâm getirilirek, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i öven şiirler okunarak ve O’nun sireti anlatılarak ihya edilir bu mukaddes gün.
Fakat kendisini selefe yahut selefiliğe nisbet eden bazı kimseler, mevlidi kutlamanın bid’at olduğunu ve mevlid toplantılarına gitmenin caiz olmadığını iddia eden kitaplar yazarak Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i hatırlamaya ve bu sebeple Allah’a yakınlaşmaya vesile olan böyle bir gün hakkında müslümanların kafasında istifham oluşturma gayreti içerisindedirler.Müslümanlara toplu katliamlar yapılırken, anne babalar ölür, çocuklar öksüz ve yetim kalırken bazı kişilerin hala mevlid, tevessül, teberrük, tasavvuf gibi konuları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp servise sunmaları ne ile açıklanabilir?
Bilindiği gibi mevlidle ilgili tartışmaların en yoğun yaşandığı İslam ülkesi Suudi Arabistan’dır. Zaman zaman kraliyet ailesine nüfuz eden bazı çağdaş selefîler sûfilerin kafir olduğu, tevessül, teberrük, tasavvuf gibi konuların şirk olduğu iddialarını ders kitaplarına kadar sokmuşladır.(1) Bütün bu yanlışlara “dur” diyebilen bir zatı görürüz Peygamber toprağında. Hiçbir dünyevi korkunun, zindan ve sürgünün kendisini Hakkı haykırmaktan alıkoyamadığı peygamber torunu, rabbâni ve muttaki âlim Seyyid Muhammed bin Alevi el- Mâliki el-Hasenî Rahimehullah Hazretleri…
Müellif merhum 100’e yakın eser kaleme almış, özellikle hadis ilimlerine derin vukufiyetiyle temayüz etmiş bir alimdir. Yazdığı kitaplardan dolayı Suud yönetimi tarafından sürgüne gönderilmiş, hatta hapse bile atılmıştır.
Türkçeye “Mevlid-i Şerif’i Kutlamak” şeklinde çevrilebilecek olan merhum müellifin Havle’l-İhtifal bi-Zikra’l-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif (2) isimli kitabı, muhaliflerin bütün iddialarını çürütecek nitelikte bir çalışmadır.
Eserin Yazılış Amacı
Kitabın yazılış amacı Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in doğumunu kutlamanın caiz olmadığını söyleyen aldatılan Müslümanların iddialarının temelsiz olduğunu göstermek ve çağdaş selefilerin beyanlarının hezeyandan ibaret olduğunu isbat etmektir. Zira bu ikinci grup mevlid kutlamalarına katılanlara olmadık iftiralar atmış ve yersiz isnatlarda bulunmuştur. Diğer bir amaç ise mevlidi kutladığı halde kafasında şüphe olanların şüphelerini izale etmektir. Nitekim müellif eserinin “Önsöz”ünde şöyle der: “Mevlidi Nebevi’yi kutlamanın hükmüyle ilgili çok şey söylendi. Ben de bu konuda bir şey yazmak istedim. Çünkü günümüzde hakkında çok konuşulması sebebiyle en büyük problemlerden birisine dönüşen bu konu idrak sahibi müslümanların ve benim de zihnimi meşgul ediyordu. Öyle ki her sene belli zamanlarda insanları bıktırıncaya kadar bu konu hakkında yayınlar yapılıyor/konuşuluyor. Kendilerini çok sevdiğim kardeşlerden pek çok kişi özellikle bu konudaki görüşümü öğrenmek istiyorlardı.”(3)
Müellif bu konuda, muhaliflerini müzakereye davet ettiğini, ancak hiçbir netice elde edemediğini, fakat söz konusu zevatın aynı iddialarını sürdürdüklerini ifade ediyor. Müslümanların tekrar izzetli dönemlerine dönmesi için doğru yol ve rabbani metod olan Ehl-i Sünnet anlayışına dönmeleri gerektiğini hatırlatan (4) müellif, mevlidle ilgili iddiaları tek tek cevaplıyor.
Mevlidi İlk Kim Kutladı?
Muhaliflerin bu konudaki en temel iddialarından birincisi mevlid kutlamalarının ilk defa Şiî Fâtımiler tarafından yapıldığıdır. Müellif, bu iddianın sahiplerini, “cahil ya da haktan uzak kişiler” (5) olarak nitelendirmekte ve bunların mevlidi ilk kutlayan kişinin bizzat Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem olduğu gerçeğini saklamak istediklerini ifade etmektedir. Nitekim Müslim’in rivayet ettiği hadiste bildirildiğine göre; pazartesi günü orucuyla ilgili sorulduğunda Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Çünkü o gün, benim doğduğum gündür”. Müellif, burada bütün iddiaları temelinden çürütecek sözünü söylüyor: “Bu hadis Mevlidi Nebi’yi kutlamanın meşru olduğuna dair açık bir delildir.” Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in o gün sadece oruç tuttuğunu ileri sürerek başka ameller yapılamayacağını iddia etmenin yersiz olduğunu belirten (6) müellif, Mevlid-i Nebî’yi değişik şekillerde kutlamanın meşru olduğuna dair muhaddis ulemadan nakiller yapar.(7)
İbn Kesir’e İftira
Mevlid kutlamalarının Şiî Fâtımiler tarafından ortaya çıkarıldığını iddia eden kişiler, bu iddialarına Hafız İbn Kesir’i de alet etmek istiyorlar. İbn Kesir’in el-Bidâye ve’n -Nihâye adlı eserinde yer alan mevlidle igili ifadeleri tahrif ederek İbn Kesir’in söz konusu iddiayı benimsediğini öne süren çağdaş selefilere müellif şöyle sesleniyor: “Eğer sadıklardan iseniz kaynağını getirin”.(8) Müellif, bu tahrifi yapanların, ümmetin alimlerine ihanet ettiklerini, iftiracı ve yalancı olduklarını ispat eder.(9)
Hafız İbn Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye (XIII/136)’sinin Mektebetü’l Mearif nüshasından konuyla ilgili iddiaları nakleden(10) müellif, çağdaş selefilerin Mevlid kutlamalarının ilk defa Şii-Fâtımiler tarafından ortaya çıkarıldığı iddiasını çürütür. Çünkü İbn Kesir ilk defa akdedilen mevlid kutlamalarını Şiilere değil Sünnî bir devlet adamı olan Melik Ebû Said’e nispet eder. İbn Kesir “alim”, “adil” sıfatlarıyla anlattığı Melik Ebû Said’in Peygamber sevgisinden dolayı Mevlid-i Nebi’de çokça hayır hasenat yaptığını da belirtir.
Mevlidin Şer’i Bayram Olarak Algılandığı İddiası
Muhaliflerin mevlidi ihya edenlere yönelttiği belki en ciddi eleştiri mevlidin şer’î bir bayram olarak algılandığı konusudur. Halkın bir kısmı tarafından mevlid gününün bayram olarak isimlendirilmesi, onların mevlid gününü şer’i bir bayram olarak algıladıklarını göstermediğini, çünkü bayram kelimesinin sevinçli ve mutlu günlerde kullanmanın halkın adeti olduğunu hatırlatan(11) müellif, hiçbir müslümanın mevlid gününü bayram olarak algılamadığını belirtir. Çünkü mevlid niteliği itibarıyla Ramazan ve Kurban bayramlarından daha üstün ve şerefli bir konuma sahiptir. Müellif bayramların senenin belirli günlerinde gelmesine karşın, mevlidi kutlamanın, Peygamber Efendimiz’i anmanın ve siretini hatırlamanın zaman ve mekan kaydı olmaksızın üzerimize vacib olduğunu söyleyerek konuyu şöyle açıklar:
“Kurban ve Ramazan bayramları dışında İslam’da başka bir bayram olmadığı malumdur. Ancak mevlid günü bayramdan daha büyük ve önemlidir. Biz mevlidi bayram olarak isimlendirmiyoruz. Çünkü bütün bayramlar, saadetler ve İslam’la gelen bütün büyük günlerin güzellikleri mevlidle var oldu. Eğer Efendimiz Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in mevlidi olmasaydı Bi’set olmazdı, Kur’an inmezdi, İsra ve Mi’rac olmazdı, Bedir zaferi olmazdı, büyük fetih (Mekke’nin fethi) gerçekleşmezdi. Bunların hepsi bütün hayırların kaynağı olan Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve O’nun doğumuna bağlıdır.”(12)
Eserde Yer Alan Diğer Hususlar
Kitabının ilerleyen bölümlerinde mevlid meclislerinde Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in doğumu zikredilirken ayağa kalkılması ile ilgili tartışmalara değinen müellif, konuyla ilgili yanlış anlayışları def edecek deliller getirir.(13) Müellif, mevlid kutlamalarında icra edilen bazı bid’atlere de değinir ve bunlardan uzak durulması gerektiğini vurgular.(14)
“Hidayet İmamlarının Mevlid Kutlamaları Hakkındaki Sözleri” başlığı altında Suyuti, İbn Teymiyye, İbn Hacer el-Askalani’den nakiller yapan(15) müellif, reddiyesini ulemânın beyanatıyla tevsik eder.(16)
Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe’nin Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in doğumunu müjdelemesinden dolayı Ebu Leheb tarafından azad edilmesi ve bu fiilinden dolayı Ebu Leheb’in azabının pazartesi günleri hafiflemesiyle ilgili hadisin sıhhati ile alakalı doyurucu malumat verir.(17) Eserin son bölümünü Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in mevlidiyle ilgili kitapların tanıtımına ayıran müellif, 17 adet kitabı öz bir şekilde tanıtır.(18)
Sonuç
Müellife göre bir müslümanın Kutlu Doğumu (mevlid) ihya edenlere “Neden siz mevlidi kutluyorsunuz?” şeklinde bir soru sorması kadar anlamsız bir başka sual olmaz. Çünkü bu soru “Niçin siz Peygamber’le ferahlıyorsunuz?” manasına gelir. Böyle bir soruya cevap vermenin bile gereksiz olduğunu vurgulayan müellif, ancak bu soruya şu şekilde yanıt verilebileceğini söyler: “Ben O’nun Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ferahladığım ve sevindiğim için mevlidini kutluyorum. Mü’min olduğum için de O’nu Sallallahu Aleyhi ve Sellemi çok seviyorum”.(19)
Dipnotlar:
1) Suudi Arabistan’da yayınlanan lise ders kitaplarında yer alan bu tür örnekler için bkz. Seyyid Muhammed bin Alevî el-Mâliki el-Hasenî, el-Gulüvv ve Eseruhu fi’l-İrhâb ve İfsâdu’l Müctema’, Basım yeri ve tarihi yok, s. 2830.
2) Kahire 1418 hicri, Matbaatu Daru Cevamiı’l Kelim, 10. Baskı, 104 sayfa.
3) Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’l-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, s. 3.
4) a.g.e., s. 6.
5) a.g.e., s. 15.
6) a.g.e., s. 2021.
7) a.g.e., s. 1519.
8 .g.e., s. 58.
9) a.g.e., s. 5758.
10) a.g.e., s. 59.
11) a.g.e., s. 9.
12) a.g.e., s. 10.
13) Havle’l-İhtifal Bi-Zikra’l-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, s. 4143.
14) a.g.e., s. 4854.
15) a.g.e., s. 6063.
16) a.g.e., s. 6376.
17) a.g.e., s. 7781.
18) a.g.e., s. 93103.
19) a.g.e., s. 12.
Seyyid Muhammed b. Alevi el-Mâliki el-Hasenî, Havle’l-İhtifal bi-Zikra’l-Mevlidi’n-Nebeviyyi’ş-Şerif, Matbaat-u Dâr-i Cevâmiı’l-Kelim, Kahire, 1418.
(MUHAMMED ALEVİ MALİKİ HAZRETLERİNİN KALEMİNDEN nakil Osman Akyıldız )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder