HÂBİL VE KÂBİL
Hz. Havva anamız, her doğumda biri erkek diğeri kız olmak üzere iki çocuk dünyaya getirirdi. Böylece çocuklarının sayısı kırka ulaşmıştı. O zaman insanların çoğalması için her erkek çocuk, kendisiyle beraber doğan ikiz kardeşi ile değil, kendisinden önce veya sonra doğan diğer bir kız kardeşi ile evlenebilirdi. Kâbil, kendisiyle beraber doğan ve daha güzel olan İklima ile evlenmek istemiş, Hz. Âdem Aleyhisselâm bunun câiz olmadığını kendisine bildirdiği hâlde sözünü dinlemeyerek arzusunda ısrar etmişti.
Bunun üzerine Âdem (a.s.) oğullarından Hâbil ve Kâbil’e, Allâh’a birer kurban takdim etmelerini söyledi. Böylece kurbanı Allah katında kabul olunanın haklı, diğerinin hatalı olduğu ortaya çıkacaktı. O zamanki ilâhî âdete göre kabul olan kurbanlar gökten gelen beyaz bir ateş tarafından yeniliverirdi.
Kâbil ile Hâbil de birer kurban takdim ettiler. Ateş, Hâbil’in kurbanını yedi, Kâbil’in kurbanı ortada kaldı. Bu hâdise üzerine Kâbil, kardeşi Hâbil’e karşı haset beslemeye başladı.
Hz. Âdem, Beytullâh’ı ziyaret için Mekke-i Mükerreme’ye gittiği bir sırada Kâbil, Hâbil ile münâkaşa etti ve o uykuda iken başına taşla vurarak öldürdü. O zaman Hâbil henüz yirmi yaşında idi. Kâbil’in işlediği bu cinayetten dolayı Hz. Âdem, onu evlatlıktan reddetti. O da Yemen’deki Aden’e gitti. Orada kendisine şeytan musallat oldu ve dedi ki: “Hâbil ateşe taptığı için onun kurbanını ateş yedi. Sen de senin ve zürriyetin için bir ateşgede (ateş evi) yap.” Kâbil de bir ateşgede yaptı. Ateşe ilk tapan, Kâbil’dir. Kâbil, torunlarından birinin kendisine attığı bir taş ile ölüp gitmiştir.
Hâbil’in öldürülmesinden elli sene sonra, Hz. Âdem’in Hz. Havva’dan Şît (a.s.) adındaki oğlu doğdu. Şît, Allâh’ın hediyesi mânâsınadır. Kendisine peygamberlik verilmiş, elli sahife nâzil olmuştur. Hz. Nuh (a.s.) Şît Aleyhisselâm’ın neslindendir. Nuh Tûfanı zamanında Kâbil’in bütün evlatları boğulmuş, Allâhü Teâlâ, yalnız Şît Aleyhisselâm’ın neslini kıyâmet gününe kadar bâkî kılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder