26 Ekim 2020 Pazartesi

CENNET TAŞI MAKAM-I İBRAHİM (A.S) Makâm-ı İbrâhim Kur’ân-ı Kerîm’in iki âyetinde geçmekte olup, bu âyetlerde; “ ..Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrâhim vardır.” (Al-i imran 97)

 


CENNET TAŞI MAKAM-I İBRAHİM (A.S)
Makâm-ı İbrâhim Kur’ân-ı Kerîm’in iki âyetinde geçmekte olup, bu âyetlerde; “ ..Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrâhim vardır.”
(Al-i imran 97)
ve “..Siz de Makam-ı İbrâhim’den kendinize bir namaz yeri edinin.”
(Bakara 128) denilmektedir.
Mescid'de yapılan imar faaliyetleri sırasında Kâbe’nin içinde muhafaza edilen makām-ı İbrâhim, (930) yılında Karmatîler’in zararından korumak amacıyla Kâbe hizmetlileri tarafından saklanmış, daha sonra yerine konulmuştur.
Rivâyete göre Hz. Ömer (r.a.), Makâm-ı İbrâhim'in özellikle namaz kılınacak bir yer olmasını dilemiş, bunun üzerine Bakara Süresi'nin 125. Ayeti nâzil olmuştur.“
Bir başka rivâyette ise, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in Vedâ Haccı’nda Makâm-ı İbrâhim’in arkasında kıldığı tavaf namazının ilk rekâtın da bu âyeti okumuştur."
Bu itibarla, iki rekâtlık tavaf namazının Makâm-ı İbrâhim’in arkasında kılınması ve Mescid-i Harâm’da cemaatle namaz edâ edilirken imamın bu makamda durması müstehap kabul edilmiştir.
Mekke’de görülen davalarda davacılara yaptırılacak yemin Kâbe ile bu makam arasında icra edilirdi.
Tavaf namazı Hanefî Mezhebi’ne göre vâciptir ve Makâm’ın arkasında kılınması sünnettir. Ayrıca Makâm-ı İbrâhim, duâların müstecâp olduğu yerlerin başındadır.
Verilen bilgilere göre, Makâm-ı İbrâhim’in, Kâbe’nin uğradığı sel baskınları yüzünden zaman zaman bulunduğu yerden sürüklendiği zikredilmektedir. Makâm-ı İbrâhim’i şu anki bulunduğu yere Allah Resulü (s.a.v.)’nün mü, yoksa Hz. Ömer (r.a.)’in mi getirttiği konusunda farklı bilgiler nakledilmektedir.
Bu konudaki nakillerde; Makâm-ı İbrâhim’in Kâbe’nin inşâsı sırasında iskele olarak kullanılırken bir asansör gibi yükselip alçaldığı ve Hz. İbrâhim (a.s.)’e büyük kolaylıklar sağladığı belirtildiği gibi, Beyt’i çepeçevre dolaştırıldığı ve en son Kâbe duvarına bitişik olarak Rükn-ü Irâkî yanında öylece kaldığı da mervîdir’“ Kezâ tarihçiler; “Şimdiki Makâm; Câhiliyye Dönemi, Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ondan sonra gelen iki halîfe dönemindeki yerindedir. Ancak Hz. Ömer(r.a.)’in halîfeliğinde, H. 17 yılında meydana gelen Ümmü Nehşel Seli tarafından bu şerefli taş sürüklenmiş,
Kâbe-i Muazzama binâsına bitişik bir mevkîye ve Kâbe Kapısı’nın ön tarafına sürüklenmiştir. demektedir. Makâm-ı İbrâhim’in Kâbe’ye bitişik olduğu, orada namaz kılanların tavafı engellediğini ve bu durumu gören
Hz. Ömer (r.a.)’in de bugünkü yerine getirdiği de rivâyet edilmektedir.

İbrâhim (a.s) Kâbe tamamlanınca Allâh’a şöyle duâ etmiştir:
“…Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap! Halkından Allâh’a ve âhiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır!..”
(Bakara, 126)
İbrâhim (a.s)’ın bu duâsının bir bereketi olarak Mekke’de tâbiri câizse îman halâveti ile ağız tadı iç içedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder